31 Temmuz 2010 Cumartesi

3B Gözlükler Ajansa Düş(tü)



















































































ajansta herkesin bir 3b gözlüğü olduğuna göre, böyle güzel çalışmaları da blogtan esirgemeyelim, hele de illüstrasyon olursa tadından yenmezler. bu arada gözlükler numarasız değil mi?
(bkz: sevin hanım gözüktü)

özgür çardak

24 Temmuz 2010 Cumartesi

22 Temmuz 2010 Perşembe

Sigara Sizi Öldürür

















daha önce bu konuda böylesine bir uygulamayla karşılaşmadım. kesinlikle çok güçlü ve etkileyici. bende henüz işe yaramadı, belki de hayatı boşlayan bir bireyim ya da intihara meyilliyim.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Beans & Beyond






















sizce de süper değil mi?

özgür çardak

Reklam Ajansının Manifestosu

erol batislam tarafından yazılmış bu manifesto gerçekten de çok açık ve net.


basitleştir, insancıllığını koru, faydalı hale getir.

bilmece çözdürmeden, izleyenin insanlığından mutlu olmasını sağlayan ve bir fayda sunan fikir/iletişim tadından yenmez.

mantıkla değerlendir, duyguyla karar ver.

akıl ve fikrin dengesi işimizde her şeyden önemlidir. en küçüğünden en büyüğüne, her bütçe için ve her iletişim aracı için bu geçerlidir.

kimseye zorla iyilik yapılmaz.

ajansı marka gibi görürüz. Değerini artırmak için bir markaya nasıl yaklaşıyorsak aynı yöntemi uygularız. hedefi, konumu, vizyonu, stratejisi ve kişiliği nettir. beğenen gelir, beğenmeyene zorla sevdirilmeye çalışılmaz.

baloya giden dans eder.

iletişim işi seçkinci olamaz. ne mecrada ne tüketicide ne de markada... bizimle çalışmayı isteyen reklamverene mecra farkı gözetmeden fikir üretiriz. fikirlerimizin değeri bilindiği ve karşılığı verildiği sürece...

çok öpüşen treni kaçırır.

işin felsefesine kaptırıp, entelektüel tartışmalar yapmak ancak aksiyona dönerse iyidir. düşünmeden aksiyon almak ise o derece tehlikelidir.

hızlı ve etraflı düşünüp harekete geçmeyi tercih ederiz.

şikayeti şahaneye çeviririz.

iletişim ancak gerçek bir soruna çözüm getirirse lezzetli olur. işe sorunun ne olduğunu tanımlamakla başlarız.

önsezilere güvendiğimiz kadar doğru zamanda, doğru insanlarla ve doğru sorularla yapılan pratik araştırmaya ve analize ayrılan zamana ihtiyaç duyarız.

ekip, en zayıf halkası kadar güçlüdür.

en iyi performansı gösterecek iş ortaklarıyla çalışır, sorunun çözümü için doğru insanları harekete geçiririz. egosu şişkin ama iş dosyası o kadar da şişkin olmayan insanlarla vakit kaybetmeyiz.

bir etki yaratmıyorsa çöpe at.

markanın iletişimi kimsenin düşüncesini olumlu olarak değiştirmiyor, insanları harekete geçirmiyorsa hiçbir şeye yaramaz.

nereye gittiğini bilmiyorsan, herhangi bir yol seni oraya götürür.

kısa vadeli etkinin peşine uzun vadeli ilişkiyi, değer yaratmayı katmadıkça, iletişim zihinde ve kalpte bir tortu bırakmaz. suya yazı yazmaktan öteye geçmez. derdimiz, uzun vadede tüketicilerin markamızla ilişkisini sağlamlaştırmaktır. markalarla tüketicilere uzatılmış balayı yaşatmaktır.

atları da vururlar.

elmalarla armutların birbirine karıştığı, anlamsız yarışmalara, gereksiz enerji ve zaman kaybı yaratan konkurlara girmeyiz. etki yaratmanın krallığına, kimyasal etkileşime ve sıvı transferine inanırız.

kifayetli muhteris.

çok müşteri, az iş, eh para değil; az müşteri, öz iş, çok para.

minareyi çalmazsan kılıfla da işin olmaz.

kötü işin bahanesi olmaz. iyi için sonuna kadar çabalar, olmayacak duaya da amin demeyiz.

yeni, yine, yeniden.

kafamızı ve kapımızı dünyaya daima açık tutarız. yenilikleri takip eder, dünya yüzündeki yetenekleri ve bilgiyi kullanmamayı salaklık sayarız.

Acıdan Doğan Yaratıcılık






















bütün sözüm bu.

özgür çardak

15 Temmuz 2010 Perşembe

2014 Dünya Kupası Logosu





















2014 yılında brezilya'da düzenlenecek olan dünya kupasının resmi amblemi belli oldu. ellerin bir top şeklini andıran formunu ben beğendim, konuşulanın aksine parmaklar bende rahatsızlık yaratmadı, renkler zaten direkt brezilya. sambacıları bu kez altıncı yıldızdan kimse alıkoyamaz gibi geliyor bana. birde gisele bündchen var tabi o ayrı apayrı

özgür çardak

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Tatiller Başladı

bütün sene yorgun düşen bünyenin ilacı tatil, düşmühendislerinde gün itibari ile başladı. nedense yazın daha sıcak olan yerlere, kışın daha soğuk olan yerlere göç etme eylemi bilinçaltımıza kazınan bir davranış biçimi olmasa da, biz de bu geleneği sürdürüp ilk talihlimizi antalya'ya uğurladık. hücrelerinize kadar dinlenin, güç ve enerji depolayın gibi sözler sarfetsekte, netice olarak "iş kafada biter" der dediğinizi duyar gibi oluyoruz. molanın meyvelerini dönünce almayı, yazın size iyi gelmesi dileriz. iyi tatiller murat bey.

Design Turkey 2010 Başlıyor






















türkiye'nin tasarımla markalaşmasında önemli açılımlar sağlayacak design turkey 2010 endüstriyel tasarım ödülleri için başvurular 12 temmuzda başladı. bu yıl düzenlenecek olan design turkey programı çerçevesindeki kavramsal tasarım ödüllerinin teması “topluma faydalı tasarım” olarak belirlenmiş. geçen yıllarda yeni rakı, tekirdağ rakısı, tekirdağ rakısı altın serisi, cin ve vodka 1967 serisi tasarımlarında üstün başarılarını gördüğümüz gamze güven'in bu seneki tasarımlarını delicesine merak etmiyor değilim.

özgür çardak

Modern ve Akıllıca Ambalaj Tasarımı















sürahi görünümlü tek parçadan oluşan tasarım, baskı kalitesi ve renklerin keskin kullanımıyla market raflarında göz ardı edilemeyecek bir görsel iletişime sahip. hafif ambalaj konsepti ile asıl ön plana çıkan ise “calymer” diye adlandırdıkları bir malzeme kullanılarak üretilmiş olması. %40 oranında kalsiyum karbonat (doğal kireç taşı ) geri dönüştürülebilir polimerlerle birleştirilmiş. böylece üretmek için daha az enerji gerektiren hafif ambalajlama tam anlamıyla gerçekleştirilmiş. ayrıca düşük miktardaki atık hacmi de atık işleme sürecine hatırı sayılır bir katkıda bulunmuş oluyor.

13 Temmuz 2010 Salı

Trabzon ve Erzurum 2011















trabzon ve erzurum 2011 olimpiyatları reklam çalışmalarının büyük bir kısmını düşmühendisleri aldı. "harıl harıl çalışmak" deyimini tam anlamıyla yerine getirdiğimiz işler vaktimizin büyük çoğunluğunu işgal eder oldu. her ne kadar zevkli iki ayrı iş olsada, mecraları aynı olunca tekdüzelik katsayısı artıyor haliyle, nasıl artmasınki yukarı tükürsem erzurum, aşağı tükürsem trabzın... uyy trabzon!

özgür çardak

12 Temmuz 2010 Pazartesi

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Miele
















bakakaldığım ender çalışmalardan. çok sağlam olmuş.

özgür çardak

Müşteri her zaman haklı mıdır?

… sonuçta sizin ücretinizi veriyorlar ve verdikleri ücrete karşılık bir hizmet bekliyorlar. o zaman haklı mı oluyorlar? belki de… sizden bekledikleri hizmet, ürününü nasıl pazarladığınız ve gösterdiğinizle ilgili. daha çok bilinirlik, daha fazla ürünü sattırma, tüketiciyi kendileri çekme, markanın gücünü vurgulama ve ürünle ilgili bilgileri vermek için çalışıyoruz. fikirlerin iyi olması, aynı kategoride bulunan mevcut markalarla olan rekabette üstünlük getiriyor. fikirleri destekleyen görsel çalışmalar ise tüketicide o markayla ilgili olarak bir yakınlaşma, hatırlama ve caziplik sağlıyor. o yüzden birbirine benzer tasarımlar yapmamak gerekiyor ki reklamı yapılan ürünler ayrışsın.

görsellik çok önemli. çünkü okuyucu/izleyici görselle ilk önce vuruluyor ve ardından diğer yazılı materyale yöneliyor. insanlığın varoluşundan beri devam eden bir süreç bu. fikir elbette ki önemli ama göz ilk önce görseli algılayıp ondan sonra yoluna devam eder. ayrıntılara bütünden sonra iner ve ona göre algı sağlatır.

işimiz, fikri destekleyen ya da fikri oluşturan görsel tasarımlar yapmak. çoğu zaman görselle birlikte oluşturuyoruz genel fikri çünkü beynimiz bunun üzerine kurulu. halen gelişen, kendisini besleyen ve sürekli beslemeye devam eden, çözüm bulan ve üreten bir tasarım ajansı olduğumuzu düşünüyoruz. işimizi biliyoruz ve halen öğreniyoruz. peki ajanslarla çalışan müşteriler eğer bunları biliyorlarsa, doğru çözümü sunacağımızı düşünerek bizim gibi ajanslarla çalışıp, her ay belli bir ücret ödüyorlarsa neden kendi istekleri doğrultusunda hareket etmek istiyorlar? zaten işimizi biliyorsa bize ihtiyacı yoktur. demek ki onun bilmediği bir şeyi biliyoruz ve meslek seçimimizi buna göre şekillendirip bir hizmet sunuyoruz.

"bu sanki olmamış gibi. şu imajı biraz yana kaydırsak nasıl olur? logoyu biraz daha büyütelim. şekildeki gibi bir piktogram koyalım. size bir ilan gönderiyorum, oradaki gibi bir lay-out kullanabilir miyiz? yazı fontunu (!) değiştirebilir miyiz? puntoyu biraz büyütelim" vs.

bu ve buna benzer yüzlerce müşteri isteği sayabilir ve yazıyı daha da uzatabilirim. ama blog’u izleyen reklamcılar zaten bunları biliyor. böyle müşterilerle ise her gün karşılaşıyorsunuz, keza bunların birçoğu bize de rastlıyor. sizden defalarca revizyon yapmanızı istiyor ve işinizden soğumanıza neden oluyorlar. kendi içlerinde çeliştikleri ve anlaşamadıkları için sürekli revizyon yapıyoruz. ve mecraya çıkana kadar bu böyle devam ediyor.

bazen şuna da rastlıyorsunuzdur: işinizi sizden daha iyi bilen müşteri profili! “şunu şöyle yaparsanız, bu daha iyi olur” mantığıyla, aslında ‘ben böyle olmasını istiyorum, benim görsel tasarım gücüm senden daha kuvvetli” düşüncesini sizin üzerinizde deneyen müşteri profilidir bu. sanat okullarından mezun olup, belli başlı ajanslarda deneyim edinip sonra bunların aslında bir hiç olduğunu size göstermeye çalışan profildir bu.

müşteri her zaman haklı değildir, olamaz. nasıl bir doktora, işini nasıl yapacağını meslektaşları dışında, bu işin profesyoneli olmayanlar söyleyemezse, müşterilerin de aynen bu şekilde düşünmeleri gerekiyor. biraz egolarını ve verdikleri ücreti bir kenara bırakıp, işi profesyonellere devretmeleri lazım. sonuçta bireysel değil, insanları etkileyen işler yapıyoruz.

bir ilanın macerası bu yaziyi tamamiyle özetliyor.

ilk günden son güne kadar bir ilan ne gibi safhalardan geçer, buyrun görün. aralardaki yorumlar, müşteri temsilcilerinin yaratıcı grup ile diyaloglarını yansıtır.

ürün: victorinox(isviçre çakısı)

















“ayyy, çok etkileyici, ama biraz daha açıklayıcı olabilir miyiz? vermek istediğimiz mesajı kaçıranlar olabilir… ayrıca ürünü ve logomuzu biraz büyütsek… hı?”

















“başlık güzel olmuş der müşteri, ancak biraz daha direkt mesaj verebilir miyiz diye sorarlar. espiriyi anlatan bir alt başlık koysak nasıl olur? ha bir de world logosunu koyalım lütfen.”

















“çok ufak değişiklikler var. başlığa ek olarak victorinox’un lider konumuna vurgu yapalım. ayrıca world card’ın sadece logosu yeterli olmuyor, önemli olan peşin fiyatına 12 taksit olması. ürün biraz büyüse, bir de alt başlık okunmuyor… ha unutmadan, bir de ‘seçkin mağazalar’ lafını ekleyelim pliiiz, satış ekibi istiyormuş.
internet adresimizi de unutmayalım!”

















“arkadaşlar, paslanmazlık bizim için önemli, lütfen ekleyelim. ayrıca müşteri hizmetlerimizden bahsedelim, en azından logosunu koyalım. world card aşağıda yeterince dikkat çekmiyor, daha görünür bir yere alalım. bir de bölge müdürlüklerinin telefonları hayati, aman unutmayalım.”


















“çok iyi bir haberim var, genel kurulda ilan çok beğenilmiş. sadece bir kaç küçük arzuları var: zemin renginde espirinin yeterince patlamadığı düşünüyorlar, haksız da sayılmazlar. aynı sorun ürün için de geçerli, nasıl biraz daha ön plana çıkarabiliriz? bir de world taksit olayını ayrı bir bölüm olarak açsak. hemen yapabiliriz değil mi bu değişiklikleri?”

















“yine beeeen! heeeey, ikiniz de pek yakışıklısınız bugün! ilanla ilgili ne diycem, şu alet kutusunu ile ürünü ayırsak, ürünü tek başına göstersek. zira fiyatlar 50 ytl’nin altına düştü, mutlaka duyurmamız lazım. ama espirimizi mutlaka tutalım.”

















“ya çocuklar, çok canım sıkkın. müşteri deli etti, illa ki ürünü açık görmek istiyor, yoksa ne işe yaradığının anlaşılmayacağından korkuyorlar. bu yüzden çakının kullanım alanlarını da biraz olsun görmek isterler. bir de değişik renk alternatiflerimiz var ya, onları koydurmak istiyorlar ilana.”

















“arkadaşlar yüzdük yüzdük sonuna geldik! ilana biraz sıcaklık katmamız lazım. kullanıcı göstermeye ne dersiniz? Aşağıdaki alet kutusunu da seviyorsunuz biliyorum
ama artık pek de bir fonksiyonu kalmadı değil mi?”

















“süper bir haber geldi. ilan okey! hem de ürünler şimdi mini cooper hediyeliymiş!
hemen bunu ekleyelim ilana, bir an önce de çıkalım. a unutmadan, iş uzadıkça babalar günü yaklaştı ya, world card metnine babalar günü mesajını ekleyelim.”

















“arkadaşlar, kriz var! ilanların yayını durduruldu, hemen eklemeler yapmamız lazım.
mini cooper çekilişi olduğu için milli piyango resmi yazılarını eklememiz gerekiyor.
yarım saat içinde hazır oluruz di mi?”



















bir maceranın daha sonu.

bakalım nereden nereye gelmişiz:











son söz

hemen ekleyelim, amaç müşteri grubuna yüklenmek değil, zira hepimiz aynı yıpranmayı yaşıyoruz. sadece neler yaptığımızı bilmek, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırmak yolunda yardımcı olabilir belki düşüncesiyle hazırlanmıştır.

[fırat yıldız'dan alıntıdır] te.

Reklam Ajansı ve Blog

ne zaman, reklam ajansları bu başarılı uygulamayı kullanarak, yurtdışındaki bazı reklam ajanslarının yaptığı gibi bir blog açacak, çok merak ediyorum. zaten birçoğunun sitesi, müşterilerinin girip bakması için soğuk portfolyo gösterimlerinin dışına çıkamıyor, belki bu şekilde bir yakınlık sağlayabilirler. sadece müşteri çekmek için yapılmayan, müşterileri için ne yaptıkları, nasıl çalıştıklarını, nelerle uğraştıklarını, ajans profilini, çalışanlarının kimler olduğunu vs. göstermeleri açısından güzel bir uğraş olabilir. bence her reklam ajansının bir blogu olmalı evet olmalı.

özgür çardak

Tebessüm

bir sanat yönetmeni, metin yazarı ve müşteri direktörü resepsiyonda oturuyorlardır. sanat yönetmeni büyük gümüş bir kahve semaverinin yakınında geziniyordur. semaverin kapağına dokunur dokunmaz birden bir cin beliriverir. cin, sanat yönetmenine dönerek “bir dilek dile”, der. sanat yönetmeni bir an düşünür ve “her zaman büyük bir ressam olmak istemişimdir. picasso ya da matisse gibi muazzam ressamlarla birlikte övülmek istiyorum. dünyanın şu ana kadar görmediği şaheserler resmetmek istiyorum.”, der. pof! sanat yönetmeni kaybolur. bu sefer cin metin yazarına döner ve ‘bir dilek dile’, der. metin yazarı bir an düşünür ve ‘büyük bir roman yazarı olmak istiyorum. bütün dünyayı dolaşmak ve büyük romanlar yazmak istiyorum”, der. pof! metin yazarı kaybolur. sonunda cin müşteri direktörüne döner ve “bir dilek dile”, der. müşteri direktörü bir an düşünür ve “şu iki salağın beş dakika içerisinde geri dönmesini istiyorum!”, der.

Olmeca Gold















ajansca bayılıyoruz... ona değil, reklama :)

özgür çardak

9 Temmuz 2010 Cuma

Reklam Yaz Okulu






















reklamcılık vakfı tarafından her yaz düzenlenmesi gelenek edinilen, körpe beyinlere yönelik oryantasyonun 8. versiyonu bu ay başlıyor. zannımca afiş tasarımları da gayet eğlenceli olmuş.

8 Temmuz 2010 Perşembe

Sadece bir yaz denilemeyecek kadar güzel olan o yaz.

Geçen yazı düşünüyorum her anımın Düşmühendislerinde geçtiği o yazı adım adım bunalımımdan uzaklaştığım o yaz inanılmaz olan yaz..Bir insanın bir şekilde sanatın içinde yer aldığında içine sanatı aldığında içi sanat dolduğunda nasıl büyüleyici olduğunu gördüm ve Düş mühendislerinde olan içi sanat dolu insanların beni nasıl büyülediğini insanların içini renklerle doldurduğunuz gibi benim içimi bir fazlasıyla sevgiyle doldurdunuz varlığınız için,içinizin güzelliği için teşekkür ederim.

Seda:)

CNNTURK

















cannes lion'da "gold lion campaign" alan ddb&co istanbul çalışması.

özgür çardak

6 Temmuz 2010 Salı

Cannes Lion 2010















lion'da favorim "sualtı kamerası" ile canon.
ajansı > Leo Burnett Thailand

özgür çardak

22. Kristal Elma
























kristal elma'da favorim olan "ikea ayakkabı dolabı" "yeriniz mi dar?" tasarımı beni yanıltmayarak dekorasyon dalında birinciliği kaptırmadı. ajansı >TBWA İstanbul

özgür çardak

Nivea Gece Kremi
























bu tarz işler, beni hep mutlu eder.

özgür çardak

Bir Türk Sporu: Piknik

yeşilimsi alanlara yönelip ardında bolcana çöp bıraktığımız aktivitenin içkiden sonraki en heyecan verici yanı (mekana geldiğimizde almayı unuttuğumuz tek şeyin içki olması dışında) tabu savaşlarıydı. haksızlığa dayalı her iki oyunda da yenildik ama delicesine eğlendik. karşı takım o kadar başarılıydı ki anekdotu paylaşmak istedim:

kelime : ağaçkakan
ma : hani böle küçük bi kuş, ağzı ile yuvasını yapar.
sc : devekuşu

güneşli günler dilerim. bu arada ajansta bilimum meze, şalgam ve rakı var.

özgür çardak

1 Temmuz 2010 Perşembe

ilk yazı

esasında her an bir ilk olduğu için ve girdiğim yazı sırasında da başka bir anı yaşadığım için kabaca her girdiğimiz yazı için ilk yazı diyebiliriz. (sanırım buna felsefede mantık deniliyor) yurdumuzdaki blog açma varyasyonlarına her gün bir yenisi ekleniyorken bu da ne be demeyelim, mankenli defileli olsa daha bi şık olurdu ama ilerde diyelim. hafta sonu ajans piknik partisini de ileri bir tarihe ertelesek çok güzel olur derim.


özgür çardak