30 Aralık 2010 Perşembe
29 Aralık 2010 Çarşamba
16 Ekim 2010 Cumartesi
14 Ekim 2010 Perşembe
everythingishere.com
12 Ekim 2010 Salı
Bir Sanat Yönetmeni Her Sabah...
her sabah 8.30'da kalkar, pazarları hariç (o gün öğleni bulur), her sabah ne yesem diye düşünürken kepekli tost ekmeğine çift kaşarlı ve salamlı 2 tost ve yanında koca bir bardak acı kahveyi (starbucks'tan alınma) afiyetle götürür, her sabah bilgisayarındaki gerekli tüm programları açar, photoshop'un dil seçeneğini düzeltir çünkü her daim değişmiştir, her sabah siteler arası gezinir varsa blogunu günceller, her sabah ilham almak ve kafayı dağıtmak adına yapılmış çalışmalara göz gezdirir, her sabah şu müşteri bizimle çalışsaydı şöyle cayır cayır fikirlerim olurdu diye iç geçirir, her sabah "aman tanrım bu ne amansız bir fikir" diye hayıflanır, her sabah yeni bir müşteri yeni bir heyecan deyip işini sade ve basit yapmaya çalışır çünkü müşteri "vay canına ne güzel süsleme, ne güzel tasarım, ne güzel renkler"' deyip reklamı yapılan ürünü satın almaz, "tasarım sorun çözer ve o yüzden güzel değil, doğrudur" diye düşünerek sinir harbi yaşar, her sabah "hah şimdi tam zamanı" deyip, kısa marlborosundan bir adet sigarayı sıyırıp, günün planını çıkarır...
20 Eylül 2010 Pazartesi
Mozaik Dergi
8 Eylül 2010 Çarşamba
Düşlenebilecek en özel bayramlar bizim olsun...
Özelliği isminde saklı; Bayramlar... Çocukluktan beynimize kazınmış mutluluk kırıntıları. Bir şeker kokusu, harçlık coşkusu... Yeni bir tat almanın inanılmaz hazzı... yaş ilerledikçe o tat azalsada yinede hafızalarımızdan silinmeyecek küçük tebessümler. Adına ne derseniz deyin özü bir, birliği bir, coşkusu bir "nice bayramlara..."
Murat...
11 Ağustos 2010 Çarşamba
Listerine
10 Ağustos 2010 Salı
4 Ağustos 2010 Çarşamba
Madonna'nın Başarı Sırrı
3 Ağustos 2010 Salı
2 Ağustos 2010 Pazartesi
Tak ve Durmadan İzle
31 Temmuz 2010 Cumartesi
3B Gözlükler Ajansa Düş(tü)
24 Temmuz 2010 Cumartesi
22 Temmuz 2010 Perşembe
Sigara Sizi Öldürür
19 Temmuz 2010 Pazartesi
Reklam Ajansının Manifestosu
erol batislam tarafından yazılmış bu manifesto gerçekten de çok açık ve net.
basitleştir, insancıllığını koru, faydalı hale getir.
bilmece çözdürmeden, izleyenin insanlığından mutlu olmasını sağlayan ve bir fayda sunan fikir/iletişim tadından yenmez.
mantıkla değerlendir, duyguyla karar ver.
akıl ve fikrin dengesi işimizde her şeyden önemlidir. en küçüğünden en büyüğüne, her bütçe için ve her iletişim aracı için bu geçerlidir.
kimseye zorla iyilik yapılmaz.
ajansı marka gibi görürüz. Değerini artırmak için bir markaya nasıl yaklaşıyorsak aynı yöntemi uygularız. hedefi, konumu, vizyonu, stratejisi ve kişiliği nettir. beğenen gelir, beğenmeyene zorla sevdirilmeye çalışılmaz.
baloya giden dans eder.
iletişim işi seçkinci olamaz. ne mecrada ne tüketicide ne de markada... bizimle çalışmayı isteyen reklamverene mecra farkı gözetmeden fikir üretiriz. fikirlerimizin değeri bilindiği ve karşılığı verildiği sürece...
çok öpüşen treni kaçırır.
işin felsefesine kaptırıp, entelektüel tartışmalar yapmak ancak aksiyona dönerse iyidir. düşünmeden aksiyon almak ise o derece tehlikelidir.
hızlı ve etraflı düşünüp harekete geçmeyi tercih ederiz.
şikayeti şahaneye çeviririz.
iletişim ancak gerçek bir soruna çözüm getirirse lezzetli olur. işe sorunun ne olduğunu tanımlamakla başlarız.
önsezilere güvendiğimiz kadar doğru zamanda, doğru insanlarla ve doğru sorularla yapılan pratik araştırmaya ve analize ayrılan zamana ihtiyaç duyarız.
ekip, en zayıf halkası kadar güçlüdür.
en iyi performansı gösterecek iş ortaklarıyla çalışır, sorunun çözümü için doğru insanları harekete geçiririz. egosu şişkin ama iş dosyası o kadar da şişkin olmayan insanlarla vakit kaybetmeyiz.
bir etki yaratmıyorsa çöpe at.
markanın iletişimi kimsenin düşüncesini olumlu olarak değiştirmiyor, insanları harekete geçirmiyorsa hiçbir şeye yaramaz.
nereye gittiğini bilmiyorsan, herhangi bir yol seni oraya götürür.
kısa vadeli etkinin peşine uzun vadeli ilişkiyi, değer yaratmayı katmadıkça, iletişim zihinde ve kalpte bir tortu bırakmaz. suya yazı yazmaktan öteye geçmez. derdimiz, uzun vadede tüketicilerin markamızla ilişkisini sağlamlaştırmaktır. markalarla tüketicilere uzatılmış balayı yaşatmaktır.
atları da vururlar.
elmalarla armutların birbirine karıştığı, anlamsız yarışmalara, gereksiz enerji ve zaman kaybı yaratan konkurlara girmeyiz. etki yaratmanın krallığına, kimyasal etkileşime ve sıvı transferine inanırız.
kifayetli muhteris.
çok müşteri, az iş, eh para değil; az müşteri, öz iş, çok para.
minareyi çalmazsan kılıfla da işin olmaz.
kötü işin bahanesi olmaz. iyi için sonuna kadar çabalar, olmayacak duaya da amin demeyiz.
yeni, yine, yeniden.
kafamızı ve kapımızı dünyaya daima açık tutarız. yenilikleri takip eder, dünya yüzündeki yetenekleri ve bilgiyi kullanmamayı salaklık sayarız.
basitleştir, insancıllığını koru, faydalı hale getir.
bilmece çözdürmeden, izleyenin insanlığından mutlu olmasını sağlayan ve bir fayda sunan fikir/iletişim tadından yenmez.
mantıkla değerlendir, duyguyla karar ver.
akıl ve fikrin dengesi işimizde her şeyden önemlidir. en küçüğünden en büyüğüne, her bütçe için ve her iletişim aracı için bu geçerlidir.
kimseye zorla iyilik yapılmaz.
ajansı marka gibi görürüz. Değerini artırmak için bir markaya nasıl yaklaşıyorsak aynı yöntemi uygularız. hedefi, konumu, vizyonu, stratejisi ve kişiliği nettir. beğenen gelir, beğenmeyene zorla sevdirilmeye çalışılmaz.
baloya giden dans eder.
iletişim işi seçkinci olamaz. ne mecrada ne tüketicide ne de markada... bizimle çalışmayı isteyen reklamverene mecra farkı gözetmeden fikir üretiriz. fikirlerimizin değeri bilindiği ve karşılığı verildiği sürece...
çok öpüşen treni kaçırır.
işin felsefesine kaptırıp, entelektüel tartışmalar yapmak ancak aksiyona dönerse iyidir. düşünmeden aksiyon almak ise o derece tehlikelidir.
hızlı ve etraflı düşünüp harekete geçmeyi tercih ederiz.
şikayeti şahaneye çeviririz.
iletişim ancak gerçek bir soruna çözüm getirirse lezzetli olur. işe sorunun ne olduğunu tanımlamakla başlarız.
önsezilere güvendiğimiz kadar doğru zamanda, doğru insanlarla ve doğru sorularla yapılan pratik araştırmaya ve analize ayrılan zamana ihtiyaç duyarız.
ekip, en zayıf halkası kadar güçlüdür.
en iyi performansı gösterecek iş ortaklarıyla çalışır, sorunun çözümü için doğru insanları harekete geçiririz. egosu şişkin ama iş dosyası o kadar da şişkin olmayan insanlarla vakit kaybetmeyiz.
bir etki yaratmıyorsa çöpe at.
markanın iletişimi kimsenin düşüncesini olumlu olarak değiştirmiyor, insanları harekete geçirmiyorsa hiçbir şeye yaramaz.
nereye gittiğini bilmiyorsan, herhangi bir yol seni oraya götürür.
kısa vadeli etkinin peşine uzun vadeli ilişkiyi, değer yaratmayı katmadıkça, iletişim zihinde ve kalpte bir tortu bırakmaz. suya yazı yazmaktan öteye geçmez. derdimiz, uzun vadede tüketicilerin markamızla ilişkisini sağlamlaştırmaktır. markalarla tüketicilere uzatılmış balayı yaşatmaktır.
atları da vururlar.
elmalarla armutların birbirine karıştığı, anlamsız yarışmalara, gereksiz enerji ve zaman kaybı yaratan konkurlara girmeyiz. etki yaratmanın krallığına, kimyasal etkileşime ve sıvı transferine inanırız.
kifayetli muhteris.
çok müşteri, az iş, eh para değil; az müşteri, öz iş, çok para.
minareyi çalmazsan kılıfla da işin olmaz.
kötü işin bahanesi olmaz. iyi için sonuna kadar çabalar, olmayacak duaya da amin demeyiz.
yeni, yine, yeniden.
kafamızı ve kapımızı dünyaya daima açık tutarız. yenilikleri takip eder, dünya yüzündeki yetenekleri ve bilgiyi kullanmamayı salaklık sayarız.
15 Temmuz 2010 Perşembe
2014 Dünya Kupası Logosu
2014 yılında brezilya'da düzenlenecek olan dünya kupasının resmi amblemi belli oldu. ellerin bir top şeklini andıran formunu ben beğendim, konuşulanın aksine parmaklar bende rahatsızlık yaratmadı, renkler zaten direkt brezilya. sambacıları bu kez altıncı yıldızdan kimse alıkoyamaz gibi geliyor bana. birde gisele bündchen var tabi o ayrı apayrı
özgür çardak
14 Temmuz 2010 Çarşamba
Tatiller Başladı
bütün sene yorgun düşen bünyenin ilacı tatil, düşmühendislerinde gün itibari ile başladı. nedense yazın daha sıcak olan yerlere, kışın daha soğuk olan yerlere göç etme eylemi bilinçaltımıza kazınan bir davranış biçimi olmasa da, biz de bu geleneği sürdürüp ilk talihlimizi antalya'ya uğurladık. hücrelerinize kadar dinlenin, güç ve enerji depolayın gibi sözler sarfetsekte, netice olarak "iş kafada biter" der dediğinizi duyar gibi oluyoruz. molanın meyvelerini dönünce almayı, yazın size iyi gelmesi dileriz. iyi tatiller murat bey.
Design Turkey 2010 Başlıyor
türkiye'nin tasarımla markalaşmasında önemli açılımlar sağlayacak design turkey 2010 endüstriyel tasarım ödülleri için başvurular 12 temmuzda başladı. bu yıl düzenlenecek olan design turkey programı çerçevesindeki kavramsal tasarım ödüllerinin teması “topluma faydalı tasarım” olarak belirlenmiş. geçen yıllarda yeni rakı, tekirdağ rakısı, tekirdağ rakısı altın serisi, cin ve vodka 1967 serisi tasarımlarında üstün başarılarını gördüğümüz gamze güven'in bu seneki tasarımlarını delicesine merak etmiyor değilim.
özgür çardak
Modern ve Akıllıca Ambalaj Tasarımı
sürahi görünümlü tek parçadan oluşan tasarım, baskı kalitesi ve renklerin keskin kullanımıyla market raflarında göz ardı edilemeyecek bir görsel iletişime sahip. hafif ambalaj konsepti ile asıl ön plana çıkan ise “calymer” diye adlandırdıkları bir malzeme kullanılarak üretilmiş olması. %40 oranında kalsiyum karbonat (doğal kireç taşı ) geri dönüştürülebilir polimerlerle birleştirilmiş. böylece üretmek için daha az enerji gerektiren hafif ambalajlama tam anlamıyla gerçekleştirilmiş. ayrıca düşük miktardaki atık hacmi de atık işleme sürecine hatırı sayılır bir katkıda bulunmuş oluyor.
13 Temmuz 2010 Salı
Trabzon ve Erzurum 2011
trabzon ve erzurum 2011 olimpiyatları reklam çalışmalarının büyük bir kısmını düşmühendisleri aldı. "harıl harıl çalışmak" deyimini tam anlamıyla yerine getirdiğimiz işler vaktimizin büyük çoğunluğunu işgal eder oldu. her ne kadar zevkli iki ayrı iş olsada, mecraları aynı olunca tekdüzelik katsayısı artıyor haliyle, nasıl artmasınki yukarı tükürsem erzurum, aşağı tükürsem trabzın... uyy trabzon!
özgür çardak
12 Temmuz 2010 Pazartesi
10 Temmuz 2010 Cumartesi
Müşteri her zaman haklı mıdır?
… sonuçta sizin ücretinizi veriyorlar ve verdikleri ücrete karşılık bir hizmet bekliyorlar. o zaman haklı mı oluyorlar? belki de… sizden bekledikleri hizmet, ürününü nasıl pazarladığınız ve gösterdiğinizle ilgili. daha çok bilinirlik, daha fazla ürünü sattırma, tüketiciyi kendileri çekme, markanın gücünü vurgulama ve ürünle ilgili bilgileri vermek için çalışıyoruz. fikirlerin iyi olması, aynı kategoride bulunan mevcut markalarla olan rekabette üstünlük getiriyor. fikirleri destekleyen görsel çalışmalar ise tüketicide o markayla ilgili olarak bir yakınlaşma, hatırlama ve caziplik sağlıyor. o yüzden birbirine benzer tasarımlar yapmamak gerekiyor ki reklamı yapılan ürünler ayrışsın.
görsellik çok önemli. çünkü okuyucu/izleyici görselle ilk önce vuruluyor ve ardından diğer yazılı materyale yöneliyor. insanlığın varoluşundan beri devam eden bir süreç bu. fikir elbette ki önemli ama göz ilk önce görseli algılayıp ondan sonra yoluna devam eder. ayrıntılara bütünden sonra iner ve ona göre algı sağlatır.
işimiz, fikri destekleyen ya da fikri oluşturan görsel tasarımlar yapmak. çoğu zaman görselle birlikte oluşturuyoruz genel fikri çünkü beynimiz bunun üzerine kurulu. halen gelişen, kendisini besleyen ve sürekli beslemeye devam eden, çözüm bulan ve üreten bir tasarım ajansı olduğumuzu düşünüyoruz. işimizi biliyoruz ve halen öğreniyoruz. peki ajanslarla çalışan müşteriler eğer bunları biliyorlarsa, doğru çözümü sunacağımızı düşünerek bizim gibi ajanslarla çalışıp, her ay belli bir ücret ödüyorlarsa neden kendi istekleri doğrultusunda hareket etmek istiyorlar? zaten işimizi biliyorsa bize ihtiyacı yoktur. demek ki onun bilmediği bir şeyi biliyoruz ve meslek seçimimizi buna göre şekillendirip bir hizmet sunuyoruz.
"bu sanki olmamış gibi. şu imajı biraz yana kaydırsak nasıl olur? logoyu biraz daha büyütelim. şekildeki gibi bir piktogram koyalım. size bir ilan gönderiyorum, oradaki gibi bir lay-out kullanabilir miyiz? yazı fontunu (!) değiştirebilir miyiz? puntoyu biraz büyütelim" vs.
bu ve buna benzer yüzlerce müşteri isteği sayabilir ve yazıyı daha da uzatabilirim. ama blog’u izleyen reklamcılar zaten bunları biliyor. böyle müşterilerle ise her gün karşılaşıyorsunuz, keza bunların birçoğu bize de rastlıyor. sizden defalarca revizyon yapmanızı istiyor ve işinizden soğumanıza neden oluyorlar. kendi içlerinde çeliştikleri ve anlaşamadıkları için sürekli revizyon yapıyoruz. ve mecraya çıkana kadar bu böyle devam ediyor.
bazen şuna da rastlıyorsunuzdur: işinizi sizden daha iyi bilen müşteri profili! “şunu şöyle yaparsanız, bu daha iyi olur” mantığıyla, aslında ‘ben böyle olmasını istiyorum, benim görsel tasarım gücüm senden daha kuvvetli” düşüncesini sizin üzerinizde deneyen müşteri profilidir bu. sanat okullarından mezun olup, belli başlı ajanslarda deneyim edinip sonra bunların aslında bir hiç olduğunu size göstermeye çalışan profildir bu.
müşteri her zaman haklı değildir, olamaz. nasıl bir doktora, işini nasıl yapacağını meslektaşları dışında, bu işin profesyoneli olmayanlar söyleyemezse, müşterilerin de aynen bu şekilde düşünmeleri gerekiyor. biraz egolarını ve verdikleri ücreti bir kenara bırakıp, işi profesyonellere devretmeleri lazım. sonuçta bireysel değil, insanları etkileyen işler yapıyoruz.
bir ilanın macerası bu yaziyi tamamiyle özetliyor.
ilk günden son güne kadar bir ilan ne gibi safhalardan geçer, buyrun görün. aralardaki yorumlar, müşteri temsilcilerinin yaratıcı grup ile diyaloglarını yansıtır.
ürün: victorinox(isviçre çakısı)
“ayyy, çok etkileyici, ama biraz daha açıklayıcı olabilir miyiz? vermek istediğimiz mesajı kaçıranlar olabilir… ayrıca ürünü ve logomuzu biraz büyütsek… hı?”
“başlık güzel olmuş der müşteri, ancak biraz daha direkt mesaj verebilir miyiz diye sorarlar. espiriyi anlatan bir alt başlık koysak nasıl olur? ha bir de world logosunu koyalım lütfen.”
“çok ufak değişiklikler var. başlığa ek olarak victorinox’un lider konumuna vurgu yapalım. ayrıca world card’ın sadece logosu yeterli olmuyor, önemli olan peşin fiyatına 12 taksit olması. ürün biraz büyüse, bir de alt başlık okunmuyor… ha unutmadan, bir de ‘seçkin mağazalar’ lafını ekleyelim pliiiz, satış ekibi istiyormuş.
internet adresimizi de unutmayalım!”
“arkadaşlar, paslanmazlık bizim için önemli, lütfen ekleyelim. ayrıca müşteri hizmetlerimizden bahsedelim, en azından logosunu koyalım. world card aşağıda yeterince dikkat çekmiyor, daha görünür bir yere alalım. bir de bölge müdürlüklerinin telefonları hayati, aman unutmayalım.”
“çok iyi bir haberim var, genel kurulda ilan çok beğenilmiş. sadece bir kaç küçük arzuları var: zemin renginde espirinin yeterince patlamadığı düşünüyorlar, haksız da sayılmazlar. aynı sorun ürün için de geçerli, nasıl biraz daha ön plana çıkarabiliriz? bir de world taksit olayını ayrı bir bölüm olarak açsak. hemen yapabiliriz değil mi bu değişiklikleri?”
“yine beeeen! heeeey, ikiniz de pek yakışıklısınız bugün! ilanla ilgili ne diycem, şu alet kutusunu ile ürünü ayırsak, ürünü tek başına göstersek. zira fiyatlar 50 ytl’nin altına düştü, mutlaka duyurmamız lazım. ama espirimizi mutlaka tutalım.”
“ya çocuklar, çok canım sıkkın. müşteri deli etti, illa ki ürünü açık görmek istiyor, yoksa ne işe yaradığının anlaşılmayacağından korkuyorlar. bu yüzden çakının kullanım alanlarını da biraz olsun görmek isterler. bir de değişik renk alternatiflerimiz var ya, onları koydurmak istiyorlar ilana.”
“arkadaşlar yüzdük yüzdük sonuna geldik! ilana biraz sıcaklık katmamız lazım. kullanıcı göstermeye ne dersiniz? Aşağıdaki alet kutusunu da seviyorsunuz biliyorum
ama artık pek de bir fonksiyonu kalmadı değil mi?”
“süper bir haber geldi. ilan okey! hem de ürünler şimdi mini cooper hediyeliymiş!
hemen bunu ekleyelim ilana, bir an önce de çıkalım. a unutmadan, iş uzadıkça babalar günü yaklaştı ya, world card metnine babalar günü mesajını ekleyelim.”
“arkadaşlar, kriz var! ilanların yayını durduruldu, hemen eklemeler yapmamız lazım.
mini cooper çekilişi olduğu için milli piyango resmi yazılarını eklememiz gerekiyor.
yarım saat içinde hazır oluruz di mi?”
bir maceranın daha sonu.
bakalım nereden nereye gelmişiz:
son söz
hemen ekleyelim, amaç müşteri grubuna yüklenmek değil, zira hepimiz aynı yıpranmayı yaşıyoruz. sadece neler yaptığımızı bilmek, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırmak yolunda yardımcı olabilir belki düşüncesiyle hazırlanmıştır.
[fırat yıldız'dan alıntıdır] te.
görsellik çok önemli. çünkü okuyucu/izleyici görselle ilk önce vuruluyor ve ardından diğer yazılı materyale yöneliyor. insanlığın varoluşundan beri devam eden bir süreç bu. fikir elbette ki önemli ama göz ilk önce görseli algılayıp ondan sonra yoluna devam eder. ayrıntılara bütünden sonra iner ve ona göre algı sağlatır.
işimiz, fikri destekleyen ya da fikri oluşturan görsel tasarımlar yapmak. çoğu zaman görselle birlikte oluşturuyoruz genel fikri çünkü beynimiz bunun üzerine kurulu. halen gelişen, kendisini besleyen ve sürekli beslemeye devam eden, çözüm bulan ve üreten bir tasarım ajansı olduğumuzu düşünüyoruz. işimizi biliyoruz ve halen öğreniyoruz. peki ajanslarla çalışan müşteriler eğer bunları biliyorlarsa, doğru çözümü sunacağımızı düşünerek bizim gibi ajanslarla çalışıp, her ay belli bir ücret ödüyorlarsa neden kendi istekleri doğrultusunda hareket etmek istiyorlar? zaten işimizi biliyorsa bize ihtiyacı yoktur. demek ki onun bilmediği bir şeyi biliyoruz ve meslek seçimimizi buna göre şekillendirip bir hizmet sunuyoruz.
"bu sanki olmamış gibi. şu imajı biraz yana kaydırsak nasıl olur? logoyu biraz daha büyütelim. şekildeki gibi bir piktogram koyalım. size bir ilan gönderiyorum, oradaki gibi bir lay-out kullanabilir miyiz? yazı fontunu (!) değiştirebilir miyiz? puntoyu biraz büyütelim" vs.
bu ve buna benzer yüzlerce müşteri isteği sayabilir ve yazıyı daha da uzatabilirim. ama blog’u izleyen reklamcılar zaten bunları biliyor. böyle müşterilerle ise her gün karşılaşıyorsunuz, keza bunların birçoğu bize de rastlıyor. sizden defalarca revizyon yapmanızı istiyor ve işinizden soğumanıza neden oluyorlar. kendi içlerinde çeliştikleri ve anlaşamadıkları için sürekli revizyon yapıyoruz. ve mecraya çıkana kadar bu böyle devam ediyor.
bazen şuna da rastlıyorsunuzdur: işinizi sizden daha iyi bilen müşteri profili! “şunu şöyle yaparsanız, bu daha iyi olur” mantığıyla, aslında ‘ben böyle olmasını istiyorum, benim görsel tasarım gücüm senden daha kuvvetli” düşüncesini sizin üzerinizde deneyen müşteri profilidir bu. sanat okullarından mezun olup, belli başlı ajanslarda deneyim edinip sonra bunların aslında bir hiç olduğunu size göstermeye çalışan profildir bu.
müşteri her zaman haklı değildir, olamaz. nasıl bir doktora, işini nasıl yapacağını meslektaşları dışında, bu işin profesyoneli olmayanlar söyleyemezse, müşterilerin de aynen bu şekilde düşünmeleri gerekiyor. biraz egolarını ve verdikleri ücreti bir kenara bırakıp, işi profesyonellere devretmeleri lazım. sonuçta bireysel değil, insanları etkileyen işler yapıyoruz.
bir ilanın macerası bu yaziyi tamamiyle özetliyor.
ilk günden son güne kadar bir ilan ne gibi safhalardan geçer, buyrun görün. aralardaki yorumlar, müşteri temsilcilerinin yaratıcı grup ile diyaloglarını yansıtır.
ürün: victorinox(isviçre çakısı)
“ayyy, çok etkileyici, ama biraz daha açıklayıcı olabilir miyiz? vermek istediğimiz mesajı kaçıranlar olabilir… ayrıca ürünü ve logomuzu biraz büyütsek… hı?”
“başlık güzel olmuş der müşteri, ancak biraz daha direkt mesaj verebilir miyiz diye sorarlar. espiriyi anlatan bir alt başlık koysak nasıl olur? ha bir de world logosunu koyalım lütfen.”
“çok ufak değişiklikler var. başlığa ek olarak victorinox’un lider konumuna vurgu yapalım. ayrıca world card’ın sadece logosu yeterli olmuyor, önemli olan peşin fiyatına 12 taksit olması. ürün biraz büyüse, bir de alt başlık okunmuyor… ha unutmadan, bir de ‘seçkin mağazalar’ lafını ekleyelim pliiiz, satış ekibi istiyormuş.
internet adresimizi de unutmayalım!”
“arkadaşlar, paslanmazlık bizim için önemli, lütfen ekleyelim. ayrıca müşteri hizmetlerimizden bahsedelim, en azından logosunu koyalım. world card aşağıda yeterince dikkat çekmiyor, daha görünür bir yere alalım. bir de bölge müdürlüklerinin telefonları hayati, aman unutmayalım.”
“çok iyi bir haberim var, genel kurulda ilan çok beğenilmiş. sadece bir kaç küçük arzuları var: zemin renginde espirinin yeterince patlamadığı düşünüyorlar, haksız da sayılmazlar. aynı sorun ürün için de geçerli, nasıl biraz daha ön plana çıkarabiliriz? bir de world taksit olayını ayrı bir bölüm olarak açsak. hemen yapabiliriz değil mi bu değişiklikleri?”
“yine beeeen! heeeey, ikiniz de pek yakışıklısınız bugün! ilanla ilgili ne diycem, şu alet kutusunu ile ürünü ayırsak, ürünü tek başına göstersek. zira fiyatlar 50 ytl’nin altına düştü, mutlaka duyurmamız lazım. ama espirimizi mutlaka tutalım.”
“ya çocuklar, çok canım sıkkın. müşteri deli etti, illa ki ürünü açık görmek istiyor, yoksa ne işe yaradığının anlaşılmayacağından korkuyorlar. bu yüzden çakının kullanım alanlarını da biraz olsun görmek isterler. bir de değişik renk alternatiflerimiz var ya, onları koydurmak istiyorlar ilana.”
“arkadaşlar yüzdük yüzdük sonuna geldik! ilana biraz sıcaklık katmamız lazım. kullanıcı göstermeye ne dersiniz? Aşağıdaki alet kutusunu da seviyorsunuz biliyorum
ama artık pek de bir fonksiyonu kalmadı değil mi?”
“süper bir haber geldi. ilan okey! hem de ürünler şimdi mini cooper hediyeliymiş!
hemen bunu ekleyelim ilana, bir an önce de çıkalım. a unutmadan, iş uzadıkça babalar günü yaklaştı ya, world card metnine babalar günü mesajını ekleyelim.”
“arkadaşlar, kriz var! ilanların yayını durduruldu, hemen eklemeler yapmamız lazım.
mini cooper çekilişi olduğu için milli piyango resmi yazılarını eklememiz gerekiyor.
yarım saat içinde hazır oluruz di mi?”
bir maceranın daha sonu.
bakalım nereden nereye gelmişiz:
son söz
hemen ekleyelim, amaç müşteri grubuna yüklenmek değil, zira hepimiz aynı yıpranmayı yaşıyoruz. sadece neler yaptığımızı bilmek, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırmak yolunda yardımcı olabilir belki düşüncesiyle hazırlanmıştır.
[fırat yıldız'dan alıntıdır] te.
Reklam Ajansı ve Blog
ne zaman, reklam ajansları bu başarılı uygulamayı kullanarak, yurtdışındaki bazı reklam ajanslarının yaptığı gibi bir blog açacak, çok merak ediyorum. zaten birçoğunun sitesi, müşterilerinin girip bakması için soğuk portfolyo gösterimlerinin dışına çıkamıyor, belki bu şekilde bir yakınlık sağlayabilirler. sadece müşteri çekmek için yapılmayan, müşterileri için ne yaptıkları, nasıl çalıştıklarını, nelerle uğraştıklarını, ajans profilini, çalışanlarının kimler olduğunu vs. göstermeleri açısından güzel bir uğraş olabilir. bence her reklam ajansının bir blogu olmalı evet olmalı.
özgür çardak
özgür çardak
Tebessüm
bir sanat yönetmeni, metin yazarı ve müşteri direktörü resepsiyonda oturuyorlardır. sanat yönetmeni büyük gümüş bir kahve semaverinin yakınında geziniyordur. semaverin kapağına dokunur dokunmaz birden bir cin beliriverir. cin, sanat yönetmenine dönerek “bir dilek dile”, der. sanat yönetmeni bir an düşünür ve “her zaman büyük bir ressam olmak istemişimdir. picasso ya da matisse gibi muazzam ressamlarla birlikte övülmek istiyorum. dünyanın şu ana kadar görmediği şaheserler resmetmek istiyorum.”, der. pof! sanat yönetmeni kaybolur. bu sefer cin metin yazarına döner ve ‘bir dilek dile’, der. metin yazarı bir an düşünür ve ‘büyük bir roman yazarı olmak istiyorum. bütün dünyayı dolaşmak ve büyük romanlar yazmak istiyorum”, der. pof! metin yazarı kaybolur. sonunda cin müşteri direktörüne döner ve “bir dilek dile”, der. müşteri direktörü bir an düşünür ve “şu iki salağın beş dakika içerisinde geri dönmesini istiyorum!”, der.
9 Temmuz 2010 Cuma
Reklam Yaz Okulu
8 Temmuz 2010 Perşembe
Sadece bir yaz denilemeyecek kadar güzel olan o yaz.
Geçen yazı düşünüyorum her anımın Düşmühendislerinde geçtiği o yazı adım adım bunalımımdan uzaklaştığım o yaz inanılmaz olan yaz..Bir insanın bir şekilde sanatın içinde yer aldığında içine sanatı aldığında içi sanat dolduğunda nasıl büyüleyici olduğunu gördüm ve Düş mühendislerinde olan içi sanat dolu insanların beni nasıl büyülediğini insanların içini renklerle doldurduğunuz gibi benim içimi bir fazlasıyla sevgiyle doldurdunuz varlığınız için,içinizin güzelliği için teşekkür ederim.
Seda:)
Seda:)
6 Temmuz 2010 Salı
22. Kristal Elma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)